Bursa’nın bir semti kadar nüfusuyla Brunei’nin adı, pek mana ifade etmeyebilir. Bu yazıyı hazırlamaya başlayıncaya kadar benim de aklımda olan yerlerden değildi. Sadece lükse meraklı idarecileri olduğunu hatırlıyorum. Meğer 1 mayıs 2014 tarihinden itibaren Şeriat ismini verdikleri bir yönetime geçiyorlarmış. Bunun uzantısı olarak da Fetva müessesinin adını bile anmalarını yasaklamışlar. Evet, doğru okudunuz. Bruneide yaşayan gayr-i müslimlerin başka pek çok kelime yanında “fetva” demeleri de yasak.
Bu eksantrik ve dinle ilgisi olmayan yasaktan yola çıkarak gayr-i müslimlerin Osmanlı dönemide ne kadar rahat yaşadıklarını anlatacak değilim. Yine de Fetva’nın Osmanlı hukuk sistemi içinde nerelerde ve kimler tarafından kullanılabildiğini gösteren 17. yüzyıl Kayseri sicillerinden seçilmiş örnek, “din” dediğimiz olgunun zamana ve mekana bağlı olarak ne kadar farklı değerlendirilebildiğini göstermesi açısından da ilginçtir.
Daha önceki yazılarda olduğu gibi önce olayın ne olduğunu görelim: (Biraz sıkıcı bir konu)
Kayseri’nin Emir Sultan mahallesinde yaşayan Hızır, geride karısı Nurfende, oğlu Sinan ve kızı Meryem’i bırakarak ölür. Sinan ve Meryem, babalarının ölümünden sonra anneleri ile evlenen Murat’ı dava ederler. Kardeşi Meryem’i de vekaleten temsil eden Sinan şöyle demektedir: “Babam öldükten sonra evimiz ben, kızkardeşim ve anneme miras olarak kalmıştı. Annem Murat ile evlendi ve onüç seneden beri bu evde oturuyorlar. Olaylar gerçekleştiğinde ben küçüktüm. Şimdi yetişkinim. Murat’tan onüç senelik evde yaşaması karşılığında kira istiyorum. Elimde bu kirayı tahsil etmem gerektiğini gösteren bir de fetva var.” Kendisinden ödeme yapması istenilen Murat, durumu tasdik eder ve senelik kiranın 6 kuruş olması gerektiğini belirtir. Ancak şahitler evin özellikleri ve konumu nedeni ile senelik kiranın 10 kuruş olması gerektiğini söyleyince toplam 130 kuruşu ödemesine karar verilir.
Özetlediğim belgenin mülkiyet ilişkileri açısından da ilginç olduğunun farkındayım. Çok da eğlenceli olmayan konuyu meraklılarına bırakıp, sadece fetva kullanımı üzerinde duracağım.
Aspirin haline getirdiğim maddelere buyrun:
a- Genç bir delikanlı olarak, karmaşık bir mülkiyet davasında cici babasından kira alabileceğini Sinan kendi başına mı akıl etti?
b- Bir içgüveyi olma durumu var. Fark ettiniz, değil mi?
c- Belgede adı geçmemesine rağmen konunun en önemli kişisi Kayseri Müftüsüdür. Alacağı fetvanın işe yarayacağını Sinan’a kim fısıldamış olabilir? Fetvayı almaya bizzat kendisi mi gitti? Yoksa Müftü ile aynı camiye devam bir arkadaşı, “hocam, şöyle bir mevzu vardı…” deyip konunun kağıda dökülmesini mi sağladı? Ne kadar ücret ödedi? Müslümanların istediği fetvaların ücreti ile gayr-i müslimlerinki aynı tarifeye mi tabiydi?… Bu soruların hiçbirinin yanıtını bilmiyoruz.
d- Belgede adı geçmeyen ancak önemli ikinci kişi “ayin-i batılalarında maharet üzre” olan Hristiyan din adamıdır. Hahamlar cemaatlerinin bütünlüğünü korumada direnmesine rağmen, herhalde Hristiyan din adamları pes etmişlerdi. Aksi halde bu kadar çok İseviyi sicil kayıtlarında göremezdik.
Meraklısına Notlar:
1- Brunei’de yaşayan gayr-i müslimlerin kullanması yasak olan kelimelerin listesi: http://bharatpress.com/2014/02/24/brunei-bans-non-muslims-from-using-allah-quran-fatwa-and-16-other-words/
2- Belgenin orjinali okuyup, “burada Kayseri müftüsünün adı yok” diye münafıklık etmeyin. Fetvanın Kayseri müftüsünden alınmadığına dair bir işaret de yok.
3- Sinan’ın üvey babasından evde yaşaması karşılığında ücret talep etmesi ilginçtir. Ancak bu benim için YED (Yeterince Eğlenceli Değil) kategorisine giren bir konu. O nedenle meraklılarına bırakıyorum.
4- Yazıyı okuyucularımın çoğunluğunun Osmanlı tarihine yakın olduğu varsayımı üzerine kurdum. Herhangi bir sebepten efendimiz google’nın yönlendirdikleri için kısaca özetleyeyim: Osmanlılar döneminde fetva temel olarak Müftüler tarafından verilirdi. Gidip sorununuzu anlatırsınız, onlar da olayın gerçekliğini sorgulamadan sizin anlattıklarınız üzerinden problemi formüle ederler ve cevap verirler: Olur, ya da olmaz. Herhangi hukuki bir sorunda bu fetva ile mahkemeye gidersiniz ve Kadı’ya anlattıklarınız doğrultusunda elinizde bir de fetva olduğunu söylersiniz. Anlattıklarınızı kanıtlarsanız elinizde ki fetva da kanıt haline gelir. Ancak bir kanıt olarak fetvanın ve diğer yazılı belgelerin Osmanlı hukukundaki işlevinin, hala incelemeye muhtaç olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
5- Konuyla uzaktan ilgili olmasına rağmen online fetva veren siteleri takip etmenizi önermeden duramayacağım. Yaşadığımız değişimin en iyi örneklerini oralarda bulabilirsiniz. (Aynı zamanda değişmememizin de)
6- Gayr-i müslim isimlerinde dikkatinizi çeken ne var?
7- Sayfayı weebly isimli bir şirket üzerinden yayınlıyorum. Başlıkları otomatik olarak düzenlediği ve müdahale ettirmediği için hatalar oluyor. Örneğin bu yazının başlığındaki ve’nin ilk harfinin büyük olmaması gerekiyor. Haberiniz olsun.
8- Kaynak: Erdinç Demir, 61/2 Numaralı Şer’iyye Sicili, (H. 1061/1651), Metin Transkripsiyonu ve Değerlendirme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi, 2002. s 110-11.

