Zaman-mekan fark etmez. Huzurlu uykunun bileşenlerinden birisi de sevdiğiniz bir yastık, yorgan ya da yataktır. Çocukluğunuzdan hatırladığınız ve özellikle kış günlerinde her zaman kullanmak istediğiniz bir battaniyeniz olmadı mı? Cevabınız hayırsa sizin için üzüleceğim. Bugünkü hikaye Bursalı Rabia’nın 17. yüzyılda yatak ve yorganını eniştesinden geri almak için açtığı dava hakkında.
Önce olayı görelim:
Çekirge Mahallesi’nden Rabia, eniştesi Hacı Bayram’ı dava eder. İddiasına göre kendisine ait olan ve adı geçen kişiye emanet bıraktığı iki döşek, bir yastık, bir yorgan, bir tencere, bir tepsi ve bir tası geri alamamaktadır. Bayram cevabında söz konusu eşyaların kendisine ait olduğunu, Rabia’ya geçici olarak verdiğini söyler. Ancak bu durumu kanıtlayamaz. İddia sahibinden malların ödünç olmadığına dair yemin etmesi istenir. Yemin edince söz konusu eşyanın kendisine yani Rabia’ya teslimine karar verilir.
Buradan neler öğrenebiliriz? Aşağıdaki transkripsiyonda da göreceğiniz gibi davaya konu olan mallar beledî ve yemenî, yani pamukludur. Bu Rabia’nın zengin olmadığının göstergesi olarak okunabilir. Çünkü hali vakti yerinde olanlar ipek temelli kadife, münakkaş, çatma ve benek diye sınıflandırılan kumaş çeşitlerini kullanmaktadır. Beledî, yemenî, basma ve alaca ise hammadde olarak pamuğa dayanan bir dokuma çeşididir ve alt-orta gelir grubuna işaret eder. (2) Dava konusu eşyaların genel niteliği, bunların çeyiz olabileceğini düşündürmeli. Bu türden bir eşya grubunu, hamam tası gibi bazı ilavelerle hem çeyiz içinde hem de serbest bırakılan cariyelerde görüyoruz.
Belgede açıkça söylenmemesine rağmen çıkarımda bulunduğumuz alanlardan sonra anlaşılması güç olan, dolayısıyla yoğun spekülasyona maruz kalacağınız kısma gelelim. Rabia nedenini söylemeden eşyaları eniştesine emanet bıraktığını söylemektedir. Bu türden emanet eşyaların geri alınması temelindeki davalarda, bir koşul olmamakla beraber davacı hangi sebepten dolayı eşyalarını bir başkasına bıraktığını belirtir. Rabia’nın bundan bahsetmemesinin nedeni aralarındaki akrabalık ilişkisinden midir? Evde çok yer kaplamayacak bazı eşyalarını ablasına bırakmış olamaz mı? Bilmiyoruz.
Suçlanan eniştenin verdiği cevap da spekülatif yorum gerektiriyor. Adım adım gidersek:
a- Davaya konu olan eşyalar kendisindedir.
b- Eşyalar en azından bir süre emaneten de olsa davacıda kalmıştır.
Davacı gibi davalı da bazı noktaları karanlıkta bırakmaktadır. Hangi sebepten halen kendisinde bulunan eşyaları emanet vermiş ve ne zaman geri almıştır? Bunu da bilemiyoruz. Geri alma eylemi nasıl gerçekleşmiştir? Bizzat davacı mı getirmiştir, yoksa Enişte bu eşyaları gidip kendisi mi almıştır? Tüm bu sürece şahit gösterememesinin açıklaması nedir?
Aslında soruların yanıtlarını bulamamamız, basit gibi gözüken davanın önemini azaltmıyor. Belgede açıkça ifade edilmemekle beraber satır aralarından şunları da okumak mümkündür:
a- Bir haklaştırma kurumu olan Kadı mahkemesi, erken modern dünyanın başka coğrafyalarındaki eşdeğerlerinden daha açık ve toplumun her kesimi için ulaşılabilir haldedir.
b- Ulaşılabilir olma ve bunun akla gelebilecek he türden konu için kullanılıyor olması, toplumunun gelişmişliğinin bir göstergesidir. Çünkü gelişmişlik düzeyi düştükçe haklaştırma istekleri meşru kurumlar aracılığı ile değil, bireysel çabalarla gerçekleştirilmektedir.
Meraklısına Notlar:
1- Müzik önerisi:
Konfor arama modernliğin bir göstergesi ise, sözlerinde
“Yanlarım ağrıyor Hasanım
Sünger döşek isterim Hasanım”
diye bir bölümün bulunduğu parça, Türk kadınlarının bu alanda da öncü olabileceğine işaret eder. Maalesef bu şarkının linkini paylaşabileceğim ve beğendiğim bir yorumunu bulamadım. İş size kalıyor. Sevdiğim klarnetçilerden “Deli Selim”in diskografisini taramanızı önerim.
2- Karababa Eminegül, Origins of a Consumer Culture in an Early Modern Context: Ottoman Bursa, Ankara: Bilkent, 2006. s. 114
3- Konuyla ilgili tarama yaparken, VIII. Henry’nin hamile kadınlar dışındaki kişilere yumuşak yastık kullanmalarını yasakladığına dair bir bilgiye ulaştım. Ancak kaynağını bulamadım. Bu yasak ilk başta manasız geldi. Belki de uygulama, yastığın yumuşaklığından ziyade dolgu malzemesi ile ilgilidir. Yatıştırıcı özellikleri çok eskiden beri bilinen Şerbetçi otu (Humulus Lupulus/Cannabaceae), 14. yüzyılda önce Hollandalı biracılar tarafından kullanılmıştı. 16. yüzyılda İngiliz biracılar bu maddeyi kullanmaya başladıklarında, biranın tadını bozduğu ve melankoliye yol açtığı gerekçesi ile VIII. Henry tarafından yasaklandı. Şerbetçi otunun, yastık dolgu malzemesi olarak da kullanılması belki de yasağın ardındaki nedendir.
4- Belge
Medîne-i Bursa’da Çekirge Mahallesi sâkinelerinden Râbiâ bint-i Hasan nâm hâtûn meclis-i şer‘-i hâtîrde eniştesi el-Hâc Bayrâm İbn Velî nâm kimesne mahzarında üzerine da‘vâ ve takrîr-i kelâm idüp mezbûr el-Hâc Bayrâm’a mukaddemâ silk-i mülkümde münselik olan eşyâdan iki beledî döşek ve bir kırmızı beledî yasdık ve bir yemenî yorgan ve bir tencere ve bir tepsi ve bir sarı tâsımı emânet vaz‘ ve teslîm itmişidim hâlâ taleb iderin su’âl olunsun didükde gıbbe’s-su’âl mezbûr el-Hâc Bayrâm cevâbında eşyâ-i mezbûre benim mülküm olup müdde‘îyye-i mezbûreye mukaddemâ bi-tarîki’l-âyine virüp ba‘dehû mezbûre Râbiâ eşyâ-i mezbûreyi bana teslîm eylemişdir deyücek eserü’l-istintâk ve akî- bü’l-inkâr mezbûr el-Hâc Bayrâm’dan sıdk-ı makâline beyyine taleb olundukda ityân-ı beyyineden izhâr-ı acz ile istihlâf itmeğin fi’l-hakîka eşyâ-i merkûme mezbûr el-Hâc Bayrâm’ın mülkü olup mezbûrdan istiâre eylemedüğine müdde‘iyye-i merkûme Râbiâ’ya yemîn teklîf olundukda ol dahi ‘alâ vefkı’l-mes’ûl halefe bi’l-lahi’l-aliyyi’l-a‘lâ idicek eşyâ-i mezbûreyi müdde‘iyye-i merkûme Râbiâ’ya teslîme mezbûr el-Hâc Bayrâm‘a tenbîh olunup mâ-vaka‘a bi’t-taleb ketb olundı fi’l-yevmi’l-hâmis min Recebi’l-Ferd li-sene ihdâ ve semânîn ve elf.
Şuhûdü’l-hâl
Ömer Çelebi el-Bevvâb
Hasan bin Mehmed Sipâhî
el-Hâc Alî [bin] Mehmed
Ebîbekir [bin] Mehmed
Kaynak: IV. hikayede künyesini verdiğim kitabım
