Resmo, Girit’in önemli tatil mekanlarından birisidir. Sahilinde ve buraya açılan sokaklarında keyfinize ve bütçenize göre pek çok küçük lokanta bulabilirsiniz. Herhangi bir Ege kasabasını andıran eski şehirde gezerken, adanın Türk geçmişinden izlerle beraber pek çok turistik eşya gözünüze çarpar. Bunlardan biriside nazar boncuklarıdır. Kötü göze karşı kullanılan çeşitli formlardaki hediyelikler iki kültür arasında paylaşılan batıl inançların olduğunu gösterir. Ancak bunların arasında herhalde genetik mutasyonla doğan bir bebeğin ateşe atılarak yakılması yoktur.
İç ürpertici bu bilgiyi, 17. yüzyılda Resmo Türklerin eline yeni geçtiğinde Voyvoda olarak atanan Mustafa Çelebi’nin açtığı dava sayesinde öğreniyoruz. Olayın geçtiği yer Resmo’ya bağlı Kariya köyüdür. Baba isimlerini bilmediğimiz Yani ve Aneza, adı geçen köyde yaşayan ve bebek bekleyen bir çifttir. Pigi’ye işlerini halletmek için giden Yani, döndüğünde bir iyi bir de kötü haber alır. İyi haber çocuğu doğmuştur. Kötü haber ise oğlu sansara benzediği için dünyaya gelir gelmez ebeleri tarafından yakılan büyük bir ateşle ortadan kaldırılmıştır.
Voyvoda Mustafa olaydan nasıl haberdar olmuştur? Bu türden doğal olmayan ölümleri herkesin birbirine kefil olması uygulaması sayesinde çoğunlukla ihbarlar sayesinde öğreniriz. Asma budarken merdivenden düşen birisinin sağlık durumu pek iç açıcı değilse, mahalleli hemen Kadı’dan görevli talep ederek olayın nasıl gerçekleştiğini kayıt altına aldırır. Düşmenin nasıl gerçekleştiği yazıldığı gibi düşen kişiden özellikle, “bu olaydan dolayı ölürsem varislerim hiç kimseyi dava etmesinler” manasına gelecek bir itiraf belgeye ekletilir. Eğer bıçakla yaralama gibi doğal olmayan bir sebep varsa, bu durumda da olayın müsebbibi yazılır. Her iki halde de mahalleninin bu olayda dahli olmadığı muhakkak belirtilir. Neredeyse hiç biri okuma yazma bilmeyen kişiler neden bunları kayıt altına aldırıp belgeleri saklamaktadırlar.?Aralarında Subaşı’nında bulunduğu güvenlik görevlilerin sabit maaşları yoktur ve gelirlerini suçluları yakalamakla elde ederler. Bazen açgözlülükten bazen de işlerin kesat gittiği dönemlerde kendilerine şüpheli gelen ölüm olaylarını tekrar gündeme getirdiklerini ve para kazanmaya çalıştıklarını biliyoruz.
Kariya köylülerinin, gerçekleşen yakma olayını kaydetttirmemelerinin ardında yatan neden ne olabilir? Osmanlı hakimiyetine yeni girdikleri için sistemi bilmiyor alabilirler mi? Ya da hukuki bir kaygı gütmeksizin sansara benzeyen çocuğun kendilerine felaket getireceği fikrine hepsi iman mı etmişti? Ebeler, gömme ya da diğer ortadan kaldırma yolları yerine hiç bir iz bırakmamak amacı ile mi ismi konulmamışı yaktılar? Deneyimlerinde ya da hafızalarında bu tür bir doğum ile başlarına gelen bir felaket arasında ne olduğunu şimdilik bilmediğimiz bir bağ olmalı. Belkide olayın gerçekleştiği tarihte etkisi devam eden ve ada nüfusunun neredeyse yarısının ölümüne yol açan salgınla bir bağ kurdular.
Olayı gerçekleştiren ve aşağıda isimlerini verdiğim ebeler herhangi bir sorguya tabi tutulmamıştır. Benzer bir şekilde olayın merkezindeki Annenin ne düşündüğünü öğrenemiyoruz. Acaba köyün geri kalanı gibi baba ve anne de dünyaya gelenin aslında hiç doğmaması gerektiğinde hemfikir miydi?
Meraklısına Notlar:
1- Sansara benzeme, çocuğun Türkçede Kurt Adam diye bilinen Hypertrichosis hastalığından muzdarip olduğunu düşündürüyor. Lycanthrope: Kurt ve adam. Şuraya bakabilirsiniz. http://en.wikipedia.org/wiki/Werewolf. Kelime Yunancadan gelmektedir. Çok emin olmamakla beraber bu inanışın Girit’in bu köyüne kadar ulaştığından şüpheliyim. Zaten bir ada olmasından dolayı Girit’te kurt yoktur. En büyük yırtıcısı yabani Girit kedisidir.
2- Mahkeme kayıtlarında genellikle dava konusu olayın ne zaman gerçekleştiğine işaret edilir: “bu belgenin yazıldığı günden üç gün önce” gibi. Örnek olayımızda bu türden bir zaman belirtilmemiş olması üzerinden “biraz” zaman geçtiğini gösteriyor.
3- Aslında belgede doğan çocuğun cinsiyeti belirtilmemiştir. Kurtadam efsanesinden yola çıkarak erkek olarak yazdım. Siz kız olarak da okuyabilirsiniz.
4- Sansar. Bazı yörelerde gelincik diye de bilinen, gece yaşayan, fare, yılan, kuş vb. ile beslenen etcil bir türdür. Kümes hayvanlarına ya da güvercinlere saldırmadığı müddetçe faydasına inanılır. Girit sansarı (mustela nivalis galinthias) adaya özgüdür. Giritliler arasında rahip/rahibe olarak bilinir. Belgede geçen sansar kelimesi suçlanan Yani’nin kullandığı bir kelime midir, yoksa başka bir hayvan adı söyledi de tercüman Kadı’nın anlaması için mi değiştirdi, bilemiyoruz.
5- Bebeği yakan ebeler; Yani kızı Peşula, Yorgi kızı Maruşa, baba isimleri yazılmamış Kali ve Ergina Parana’dır. Herhangi bir suçlama ile karşılaşmamışlardır.
6- Kaynak: Mustafa Oğuz, Girit (Resmo) Şer’iye Sicil Defterleri (1061-1067), İstanbul: Marmara Üniversitesi Yayınlanmamış Doktora Tezi, s. 268-269.