Toplum halinde yaşamanın sonucu olarak ortaya çıkan uygulamalardan bazıları hiç değişiklik göstermeden devam ederken, bir kısmı ise zamanla farklılaşır ya da ortadan kalkar. Kefillik kurumu bu açıdan ilginçtir, çünkü hala devam etmektedir. Ekonomik ilişkiler çerçevesinde kefaletin insanlara sadece yıkım getireceğine işaret eden “Paran çoksa kefil ol, vaktin çoksa şahit ol” atasözü uyarı niteliğindedir ve sadece Osmanlı toplumuna ait değildir. Erken modern dünyanın bütün toplumlarında, başkalarına alacak verecek meselelerinde kefaletin sonuçlarının pek de iyi olmayacağına işaret eden atasözleri bulmak mümkündür.
Topluluk halinde birbirine kefil olma, kefillik kurumunun yüzyıllarca devam etse de artık ortadan kalkan türevidir. Böylesi bir kurumun varlığı, idareciler açısından güvenliğin sağlanması, vergilerin tamamen ödenmesinin temini gibi kolaylıklar getirmiştir. Kuruma maruz kalanlarda ise zor zamanlarda başa çıkma aracı olarak işlev üstlendiği muhakkaktır. Ancak bazı istisnai durumlarda karşılıklı kefillik, bugün artık örneklerini görmediğimiz uygulamalara da yol açabilmektedir:
Mahallelerinde/köylerinde öldürülen kişinin cesedinin gizlice başka yere taşınması gibi.
İnceleyeceğimiz kayıt 6 Haziran 1552 tarihli olduğuna göre, yaylaya çıkmanın Manisa/Turgutlu’da yaşayanların gündemine girdiğini varsayabiliriz. Havaların ısındığı bu mevsimde, Turgutlu’da Mezbaha yakınlarında cinayete kurban gitmiş Süleyman’ın cesedi bulunur. Ahalinin tutumundan katilin kimliği hakkında fikirleri olmadığını anlıyoruz. Normal zamanda hemen mahkemeden görevli isteyip keşif yaptıranlar bu defa tam aksi bir yol seçerler: Cesetten kurtulma. Bunun için isimleri haricinde bilgiye sahip olmadığımız kişilerden, Süleyman’ın bedenini Nif’e bağlı Kafirdiyesi? köyünün arazisine götürmesini isterler. Eylem gerçekleştirilir. Ancak cesedin götürüldüğü yerdeki köylüler bu hareketi fark edip, onlar da başka bir yere nakleder.
Olayı mahkemeye taşıyan kişi cinayete kurban giden Süleyman’ın eşi Cemile’dir. Pek çok örnek olayda olduğu gibi sadece adını biliyoruz. Belgenin açıkladıkları maalesef çok kısıtlıdır. Süleyman’ın cinayete kurban gittiği ve cesedinin başka yere taşındığı dışında bilgimiz yok. Dolayısıyla aşağıdaki soruların cevabını ancak tahmin edebiliriz.
a- Süleyman’nın cesedi ilk olarak temcid zamanı fark edilmiştir. Cansız bedenini başka köy sınırına götürenlerin anlattığına göre tüm halk bu işlemin gerçekleştirilmesini desteklemiştir. Bu kadar kısa sürede, sabaha karşı gerçekleşen olaydan hepsi nasıl haberdar oldular? Acaba cinayeti işleyen kişi ya da kişiler mi köylüleri yönlendirdi?
b- Kaydın tutulduğu tarih Pazartesi gününe denk gelmektedir. Turgutlu-Manisa arasının yakın olduğunu göz önüne alarak, cinayetin hafta sonunda gerçekleştirilen bir erken düğün sonrasında işlendiğini varsayabilir miyiz?
c- Mevtanın taşındığı köydekiler olayın nasıl farkına vardılar? Kayıtta geçen “… zikrolan köylü halk mezkûr Süleyman’ı ol mahalden kaldırup varup gayrı yere bırakdılar…” ne anlama geliyor? Süleyman’ın cesedi en son nerede “ele geçirildi”?
d- Kafirdiyesi’nin seçilmesinin ardında yatan neden sadece coğrafi yakınlık mı? Yoksa aralarındaki husumetten dolayı intikam mı almak istiyorlardı?
e- Cesedi taşıma işini üstlenen Köse Ali, Ali, Nasuh ve Ahmed kimdir ve nerelidir? Eğer aynı köyden iseler bu işlem için nasıl ikna edildiler? Yoksa katiller bunlardı da, çok da ısrara gerek kalmadan “biz sizi bu dertten kurtaralım” mı dediler?